CHP’li Faik Öztrak: 30 Ocak’ı beklesinler

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Eğitimde her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Sıhhatte her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Ulaşımda her türlü adımı yeniden bunlar atmış. Allah aşkına 20 yıldır Erdoğan hangi adımları atıyor? Eğitimi, sıhhati, ulaşımı bunlara bıraktıysa, sanki Saray hangi işlerle meşgul oluyor? Erdoğan kimin Cumhurbaşkanı? Türkiye Cumhuriyeti’nin mi? Havuz müteahhitlerinin mi? Kimden taraf? Bunu bir açıklasın. Erdoğan’ın bu telaşı neyin nesi? Neyin karın ağrısı? Çiğ yemeyenin karnı ağrımaz. Şeriatın kestiği parmak da acımaz. Biz iş başına gelir gelmez kuracağımız ‘Durum ve Hasar Tespit Komisyonu’ eliyle tüm bu ‘Pi-Pi-Pi’ ihalelerini önemli bir kontrolden geçireceğiz. Yapılan mukavelelere, mukavele değişikliklerine bakacağız. Çiğ yiyen varsa, merak buyurmasın, hesabını adalet soracak” dedi.

Öztrak, “Her türlü zorlamaya, meydan okumaya karşın altılı masanın bu disiplinli çalışmalarının yürüyor olması, hükümetin başını rahatsız ediyor. ‘Bizimkisi onlardan daha güzel, bizim protokolümüz de hazır’ telaffuzunu tedavüle soktu. 30 Ocak’ı beklesinler ülkemizi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkaracağımızı görsünler” dedi.

CHP Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı sürerken basın toplantısı düzenledi.

Öztrak, şunları söyledi:

• Bugün toplantımızda; devlet idaresinin, toplumumuzun ve ekonomimizin çökertilen direklerini yine en güçlü halde nasıl ayağa kaldıracağımızı değerlendirdik. Bu çerçevede; seçime giderken hükümetin belediye liderlerimize yönelik komplolarını, ulusal iradeye hiçe sayan pervasızlıklarını, buna karşı verilecek çabayı ele aldık. Türkiye’mizi evvel feraha sonra da refaha kavuşturacak adımları ve Altılı Masada yürütülen çalışmaları konuştuk. Altı partinin Sayın Genel Liderlerinin, 30 Ocak 2023 tarihinde kamuoyuyla paylaşacakları, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme Geçiş Yol Haritasına ve Ortak Siyasetler Mutabakat Metnine ait süreç de gündem unsurlarımız ortasındaydı. Otoriter, halktan kopuk idare anlayışını sandıkta değiştirmek; cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, gerçek bir demokrasiyle taçlandırmak bakımından bu sürecin kıymetini, Merkez İdare Konseyimizde bir kez daha teyit ettik.

“ERDOĞAN’LA BİREBİR MAKLUBEYİ AVUÇLAYANLAR, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’Nİ BOMBALADI”

• ‘Kontrolsüz güç, güç değildir.’ Denetimsiz güç; yıkımdır. Denetimsiz güç, istikrarsızlıktır, denetimsiz güç, düzensizliktir. Türkiye tüm bu hakikatleri, 2014’ten bu yana yaşayarak deneyim etti. Türkiye’nin son olağan seçimi, 7 Haziran 2015 seçimleri oldu. Seçime giderken; ‘400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün’ diyenler milletten o gün istediğini alamayınca memlekette ne huzur bıraktı ne de istikrar… O gün bugündür ülkemizde krizler, kaoslar eksik olmadı. Her kriz, her kaos, Erdoğan şahsım rejiminin inşası için lütuf kabul edildi.
• 1 Kasım 2015 seçimlerine patlayan silahların ve bombaların gölgesinde gidildi. Akabinde 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü geldi. Erdoğan’la tıpkı yollarda yürüyüp, tıpkı yağmurda ıslananlar, birebir maklubeyi avuçlayanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombaladı. Erdoğan bu bombaları da ‘Allah’ın lütfu’ kabul etti, ilan ettiği OHAL’le, ucube idare sisteminin ön provasını yaptı. OHAL kaidelerinde ülkeyi götürdüğü Nisan 2017 referandumu, Yüksek Seçim Şurası takviyeli mühürsüz oy pusulalarıyla ucube rejime giden yolun taşlarını döşedi. Ucube şahsım idare sistemine, 2018’de işte bu türlü geçildi. 2019 Mahalli Yönetim Seçimlerinde ise demokrasimize, direkt Yüksek Seçim Konseyi eliyle darbe vuruldu.

“FAİZ SEBEP, ENFLASYON SONUÇ’ SAFSATASIYLA 85 MİLYONUN GELECEĞİYLE OYNADI”

• Tüm yetkileri tek bir şahısta toplayan, istişare ve devlet aklını yok eden idarede istikrar ve kontrolü bitiren liyakat yerine sadakati öne çıkaran bu ucube sistem; devlette idare krizini daha da derinleştirdi. Yalnızca devlette idare krizleri değil, saray mamulü ekonomik krizlerin de arkası ardı kesilmedi. Kuralsızlık, hesapsızlık devlet idaresinden iktisat idaresine sirayet etti. Merkez Bankası’nın 128 milyar doları hesapsız, kitapsız art kapı operasyonlarıyla satıldı. ‘Ben ekonomistim’ diye böbürlenen sarayın kibirlisi; kimseyle istişare etmeden, kimseye istişareden ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ safsatasıyla 85 milyonun geleceğini kararttı.

“PİYASA BIRAKMADILAR. KUMANDA İKTİSADINA GEÇTİLER”

• İşler denetimden çıkınca, denetimsiz güç isteyenler, para, sermaye, döviz ve kredi piyasalarına kelepçe üzerine kelepçe vurdular. Mal piyasalarında da tanzim satışlar, fiyat denetimleri ve narh uygulamalarına başvurdular. Piyasa diye bir şey bırakmadılar. Kumanda iktisadına geçtiler. Ekonomiyi fevkalâde kırılganlaştırdılar.

“ERDOĞAN’IN, ‘BEN ALIŞILMIŞ BİR CUMHURBAŞKANI OLMAYACAĞIM’ DEDİĞİ 2014’TEN BU YANA; MİLLETİMİZİN GELİRİ 150 MİLYAR DOLAR ERİDİ”

• Bertold Brecht; ‘Adalet, halkın ekmeğidir’ derken, ne kadar hakikat söylemiş. Devletin adalet direğini çökertenler, toplumun orta direğini de çökerttiler. Orta direğin elinden ekmeğini çaldılar. Orta direk; devlet dairesinde memurdur. Fabrikada emekçidir. Dükkânda esnaftır. Kahvede emeklidir. Bu ucube idare sisteminde ülkemizin orta direği, hayat hengamesini bıraktı. Hayatta kalma hengamesine başladı. Ucube şahsım idare sisteminde ülkemizde adalet bitti. İşçinin, emeklinin, esnafın sofrasındaki ekmek de, saray yanaşmalarının sofralarına gitti. Erdoğan’ın, ‘Ben alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ dediği, 2014’ten bu yana; milletimizin geliri 150 milyar dolar eridi. Her bir vatandaşımızın geliri 3 bin 97 dolar düştü. Böylelikle ne kadar alışılmamış bir Cumhurbaşkanı olduğunu, cümle âleme ispatladı.

“YÜZDE 30 MAAŞ VE AYLIK ARTIRIMINA ‘MÜJDE’ DİYENLER, DOĞAL GAZ HİZMET BEDELİNE YÜZDE 84 ARTIRIM YAPARKEN HİÇ UTANMADILAR”

• Erdoğan’ın ‘alışılmamış’ Cumhurbaşkanlığında; memur, emekçi ürettiği refahtan hisse alamadı. Bıraktık refahtan hisse almalarını, kamu işçilerinin gelirleri enflasyon karşısında bile tutunamadı. İşte bu raporda tablo var: 2013’ten sonra, kamu emekçilerinin fiyatları, gerçek olarak yüzde 11 geriledi. Bunu biz demiyoruz. Altında Erdoğan’ın imzası olan Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı. Sayfa, 244. Bunlar da Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun açıkladığı enflasyon sayılarına göre… Meşhur fıkradır. Kayseriliye sormuşlar, ‘İki defa iki kaç eder’ diye, Kayserili de ‘Alırken mi, satarken mi?’ demiş. Bunların ki de tam bu hesap… TÜİK’e sormuşlar, ‘Enflasyon kaç?’ diye. TÜİK de ‘Vergiye yapılacak artırımı hesaplarken mi, memur maaşına yapılacak artırımı hesaplarken mi?’ demiş. Memur maaşlarına, emekli aylıklarına sayın Genel Liderimizin da zorlamasıyla iki taksitte yüzde 30 artırım yaptılar. Buna da ‘müjde’ dediler, övündüler, şişindiler. Yüzde 30 maaş ve aylık artırımına ‘müjde’ diyenler, trafik cezalarına, pasaport harçlarına yüzde 123, doğal gaz hizmet bedeline yüzde 84, özel okul fiyatlarına yüzde 65 artırım yaparken hiç utanmadılar.

“BUNLAR HALA ZULÜM İLE ABAT OLMAYA KALKIYOR”

İşte en son alkollü içeceklere yapılan artırımlar, artık milleti yıldırma ve zulüm noktasına geldi. Devlet, bir hayat üslubunu kuşatamaz, taciz edemez, rahatsız edemez. Devlet her hayat stilini korur. Fakat bu ucube rejimin bu türlü bir sıkıntısı yok. Bunlar hala zulüm ile abat olmaya kalkıyor.

“MİLYONLARCA DEVLET MEMURU VE AİLESİ, BU UCUBE REJİM ELİNDE YOKSULLUK SONUNUN ALTINDA YAŞIYOR”

• Bugün ülkemizde dört kişilik bir ailenin yoksulluk hududu 26 bin 485 lira… Fakat kamuda çalışan; uzman tabibin maaşı 20 bin 774 lira. Hemşirenin maaşı 14 bin 638 lira. Şube Müdürünün maaşı 16 bin 876 lira. Başkomiserin maaşı 18 bin 630 lira. Polis memurunun maaşı 17 bin 71 lira. Öğretmenin maaşı 13 bin 61 lira. Ve aile ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 11 bin 848 lira. Polisi, öğretmeni, hekimi, hemşiresi, milyonlarca devlet memuru ve ailesi, bu ucube rejim elinde yoksulluk hududunun altında yaşamaya mahkum ediliyor.

“MEMURLARIMIZ, ‘YÜZDE 25’TEN YÜZDE 30’A, YÜZDE 5 EK ARTIRIM FAKAT İKİ KİLO PEYNİR PARASI’ DİYEREK, DÜŞÜRÜLDÜKLERİ DURUMA İSYAN EDİYORLAR”

• Sarayın sarı memur sendikası, yüzde 25 artırıma fit olup bu artırımı ayakta alkışlarken öteki memur sendikaları, yüzde 30’luk maaş artırımını protesto etmek için iş bırakıp, meydanlara iniyor. Memurlarımız, ‘Yüzde 25’ten yüzde 30’a, yüzde 5 ek artırım fakat iki kilo peynir parası’ diyerek, düşürüldükleri duruma isyan ediyorlar.

“PARTİ DEVLETİNDE, İTAATKÂR MEMURUNU TAHMİNEN SUSTURURSUN LAKİN BESİCİ BAYAN ÜZERE VATANDAŞLARIMIZ SUSMAZ”

• Bugün Türkiye’de; emekçisi, memuru, esnafı, emeklisi, milyonlarca orta direk ailesi, büyük bir beslenme ve barınma kriziyle karşı karşıya… Bu iki kriz bir ortaya gelerek, mengene üzere milletimizi sıkıştırıyor. Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım Örgütü bilgilerine nazaran; dünyada besin fiyatları, son bir yılda yüzde 1 gerilemiş. Tıpkı periyotta bizdeki besin fiyatları yüzde 77 artmış. Bu da TÜİK marketlerindeki makyajlı etiketlere göre… Bu kış çok kurak geçiyor. Ocak ayındayız. Ortada ne kar var ne de yağmur. Fecî bir kuraklık kapıda… Ve tarım ihtilalinin yaşandığı topraklarımızda, yokluğun yanında, açlığı konuşuyoruz. AK Parti Genel Lideri, Cumhurbaşkanlığı imkânlarını kullanarak tüm televizyonlarda canlı yayınlanan seçim propagandası yapıyor. Vıcık vıcık yalakalık kokan senaryolar oynanıyor.
• Besici bir bayan yurttaşımız çıkarılıyor, ‘70 hayvanım vardı, yem fiyatları yükselince sattım, şu an 46 hayvanım kaldı…’ diyor. ‘Bir bardak çay beş lira, bir kilo süt on lira… Bu işin altından kalkamıyoruz’ diye kaygı yanıyor. Ortalık buz kesiyor. Lakin kibir abidesi de, bunları düzgün bir şey sanıyor. Oralı bile olmuyor. Bayan üreticinin süt ineklerine gözünü dikmiş, atama Bakanına, ‘Sana kesecek hayvan buldum’ diyor. Sonra da kibre kapılıp, cebinden vermiş üzere ‘O inekleri sana kim verdi?’ diyerek, devletin verdiği takviyesi, üreticinin başına kakıyor.
• Aynı programda devlet üniversitesine, kendi atadığı bayan üniversite rektörü çıkıyor. AK Parti Genel Liderine, rektörlük makamına yakışmayacak biçimde güzellemeler yapıyor. Bir öteki öğretim üyesi, ‘Davamız’ diyerek, AK Parti Genel Liderine Sezai Karakoç’tan, şiirler okuyor.
• Bugün de bir benzerini gördük… Partili Cumhurbaşkanı muhalefete olmayacak laflar ederken, Genel Kurmay Lideri, partili Cumhurbaşkanına alkış tutuyor. Parti devleti budur. Parti devleti itaatkâr memurları eliyle iş görür. Önümüzdeki seçim sürecinde parti devletiyle hangi koşullarda yarışacağımızın örnekleri, artık bir bir ortaya dökülüyor. Parti devletinde memurunu itaatkâr itaatkâr memurunu tahminen susturursun fakat besici bayan üzere vatandaşlarımız susmaz. Senin ne yaptığını görür, notunu da verir.

“İSTANBUL’DA KİRALAR 4 YILDA 5 KATTAN FAZLA ARTMIŞ”

• Bu ucube idare sistemi millete önemli bir barınma krizi de yaşatıyor. Orta direğin bir mesken bir de otomobil sahibi olması aslında artık hayal oldu. Mesken almayı geçtik, kiralık konut bulmak bile sorun oldu. İstanbul Kadıköy’de bir mahalle muhtarı, ödeyebileceği kiraya, oturacağı konutu bulamamış, ‘Gerekirse çadır kurarım, mahallemi terk etmem’ diye feryat ediyor. İstanbul’da 120 metrekarelik bir konutun kirası, 2018’de 1800 lirayken 2022 sonunda 11 bin 280 lira. İstanbul’da kiralar 4 yılda 5 kattan fazla artmış. Kamu vazifelileri, memurlar ‘Ya tayinim İstanbul’a çıkarsa?’ diye boşuna kara kara düşünmüyor. İstanbul’un ismi, sürgün yeri oldu. Artırımlı taban fiyat 8 bin 506 lira. 120 metrekarelik meskenin kirası, 11 bin 280 lira. Minimum fiyat mesken kirasına bile yetmiyor. Daha fazla kelama gerek var mı, bilmiyorum. Tekrar son dört yılda, 120 metrekarelik ortalama bir konutun kirası; Ankara’da 960 liradan, 5 bin 400 liraya, İzmir’de 1560 liradan, 7 bin 800 liraya, Adana’da 840 liradan, 4 bin 800 liraya çıkmış. Antalya üzere kiraların son 4 yılda 12’ye katlandığı kentlerimizi saymıyorum bile…

“20 YILDIR BU ÜLKEYİ YÖNETENLER, HER SEÇİM ÖNCESİNDE TOPLU KONUT PROJELERİ AÇIKLIYORLAR. ANCAK ANLAŞILAN, YALNIZCA KONUŞMUŞLAR”

“MARDİN’DE BİR VATANDAŞIMIZIN MEZAR YERİNE, 48 BAŞKA HACİZ KONMUŞ”

• Ucube şahsım idaresinde millete vurulan bir diğer pranga da, şahlanan borçlar… Geçen yıl Hazine, 169 milyar lira nakit açığı vermiş. Karşılığında, bu açığın çok üstünde 437 milyar lira borçlanmaya gitmiş. Hazine nakit açığıyla, hazine kasasına atılan para ortasında, 330 milyar lira fark var. Merkez Bankası’nda Hazine hesaplarında tutulan para 153 milyar lira. Ortadaki 180 milyar liraya yakın para nerede? Anlaşılan vatandaşa değil de yeniden art kapıdan yandaşlara, kamu bankaları eliyle kredi pompalanıyor. Yalnızca devletin değil vatandaşların ve şirketlerin borçları da süratle artıyor.
• Son 5 yılda finansal kesim hariç ülkemizin borcu üçe katlanarak, 12 trilyon lirayı aştı. Vatandaşların kredi kartı borcu son bir yılda yüzde 113 artarak 447 milyar liraya ulaştı. Ödenemediği için takibe düşen krediler 160 milyar lirayı aşmış durumda. İcra dairelerinde evrak sayısı geçen yıla nazaran 614 bin artarak bu yılın birinci haftasında 23 milyon 192 bine çıktı. İş o denli çığırından çıktı ki artık mezarda da vatandaşa huzur yok. Milletin mezar yerine bile haciz geliyor. Mardin’de bir vatandaşımızın mezar yerine, 48 başka haciz konmuş. Vatandaş daha kabre girmeden azabını bu dünyada yaşatıyorlar. Pes diyorum. Öbür hiçbir şey demiyorum.
• 2014’te ülkemizde yeni doğan bebek sayısı, 1 milyon 350 binin üzerindeydi. O gündür bugündür, ülkede yeni doğan bebek sayısı daima geriliyor. 2022’de yeni doğan bebek sayısı, 1 milyonun biraz üstünde. Ucube şahsım rejimi memlekette hürriyeti bitirmekle kalmadı. Milletin zürriyetini de bitirdi. Türkiye, ‘Hürriyet olmadan, zürriyet olmayacağını’ da bu ucube şahsım rejimi sayesinde öğrendi.

“SİYASETE BİR YÜZÜKLE BAŞLAYANLAR, MİLLETİN PARMAĞINDA YÜZÜK BIRAKMADI”

• Saray rejimlerinin tek alameti, denetimsiz güce sahip olması, değildir. Bu rejimler beraberinde, dalkavuklarını da getirir, beslemelerini de getirir. Yanaşmalarını da getirir. Çetelerini de getirir. Bunlar da haramı, helali düşünmez. Tıksırıncaya, çatlayıncaya patlayıncaya kadar yemenin kederine düşer. Ünlü düşünür Platon’a atfedilen hoş bir kelam var: ‘Devleti yönetenler ve savaşanlar, mal, mülk edinmemelidir. Aksi takdirde devleti korumak yerine mal ve mülklerini müdafaayı öncelik yaparlar.’ Platon güya 2 bin 400 yıl evvel bugünkü Türkiye’yi görmüş de bu kelamları sarf etmiş. Siyasete bir yüzükle başlayanlar, milletin parmağında yüzük bırakmadı.

“ERDOĞAN KİMİN CUMHURBAŞKANI? TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN Mİ? HAVUZ MÜTEAHHİTLERİNİN Mİ? KİMDEN TARAF? BUNU BİR AÇIKLASIN”

• Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni muhafazaya, namusu ve onuru üzerine yemin edenler, bu yeminini unuttu. Bir avuç yandaş havuz müteahhidinin çıkarlarını muhafazanın, kaygısına düştü. Bize faizsiz yatırım dersi vermeye kalkan sarayın kibirlisi, millete yıllarca, ‘Bütçeden tek kuruş çıkmadan yaptık’ diye anlattıkları masalın nasıl fos çıktığını bir izah ediversin. Sarayın kibirlisinin ‘Pi-Pi-Pi’sinin millete 2022’de yalnızca bir yıllık maliyeti; 2 milyar 195 milyon dolar. Altı yılda bu projeleri yapan yandaşlara, milletin bütçesinden ödenen para ise 12 milyar dolar. Bu ödenen paralar, dört tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü ya da 10 tane Avrasya Tüneli yapar. Yahut Osmangazi Köprüsü dâhil koskoca İstanbul-İzmir Otoyolu’nu yapar üstüne de cebimizde para kalır. Kelamda yerlilik, ulusallık ağızlarından düşmüyor ancak Erdoğan’ın Pi-Pi-Pİ’lerinin mukaveleleri, avroyla, dolarla yapılıyor. Neden? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine güvenilmiyor, Londra’da majestelerinin mahkemelerine güveniliyor. Neden? Bunların sorulması, sorgulanması yasak. Erdoğan, bizi daha evvel de Majestelerinin mahkemeleriyle tehdit etmiş; ‘Uluslararası tahkimde sizden söke söke alırlar’ demişti. Hafta sonu Antalya’da çıktı; ‘İktidara geldiğinizde benim müteahhitlerime hesap soramazsınız. Sıkar…’ dedi. Bir de yetinmedi şecaat arz ederken, sirkatin söyledi. Eğitimde her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Sıhhatte her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Ulaşımda her türlü adımı tekrar bunlar atmış.
• Bu ülkede her türlü adımı bunlar attıysa, Allah aşkına 20 yıldır Erdoğan hangi adımı attı? Eğitimi, sıhhati, ulaşımı bunlara bıraktıysa, sanki Saray hangi işlerle meşgul oldu? Erdoğan kimin Cumhurbaşkanı? Türkiye Cumhuriyeti’nin mi? Havuz müteahhitlerinin mi? Kimden taraf? Bunu bir açıklasın. Erdoğan’ın bu telaşı neyin nesi? Neyin karın ağrısı? Çiğ yemeyenin karnı ağrımaz. Şeriatın kestiği parmak da acımaz. Biz iş başına gelir gelmez kuracağımız ‘Durum ve Hasar Tespit Komisyonu’ eliyle tüm bu ‘Pi-Pi-Pi’ ihalelerini önemli bir kontrolden geçireceğiz. Yapılan kontratlara, kontrat değişikliklerine bakacağız. Çiğ yiyen varsa, merak buyurmasın, hesabını adalet soracak.

“HER BAHİSTE SÖYLEYECEK KELAMI OLAN SARAYIN ATAMA İÇİŞLERİ BAKANI SESSİZ KALMAK YERİNE HANGİ FOTOROMANLARI ÇEVİRDİĞİNİ AÇIKLASIN”

• Biz endişenin, telaşın bacayı sardığının farkındayız. Kaygı suça, hata da cezaya neden olur. Seçimler yaklaşırken saray, kirli oyunlarını yargı eliyle sahneye koymaya başladı. Tam seçim öncesinde bir siyasi partiye verilen Hazine yardımına önlem konması, sokakları karıştırmaya yönelik siyasi cinayetlere yol verilmesi sarayın bu seçimlere de bundan evvelkiler üzere müdahale etmek istediğini ortaya koyuyor. Sinan Ateş cinayetiyle ilgili kamuoyuna yansıyan gelişmeleri dikkatle izliyoruz. Uyuşturucu çetelerinden devşirilmiş tetikçiler, çakarlı otomobiller, özel harekatçılarla İstanbul’dan Ankara’ya seyahatler… Yeni bir hükümet, polis, siyasetçi Şeytan Üçgeni… 32 kısım tekmili birden yeni bir Susurluk Skandalı’nı yaşıyoruz. Her bahiste söyleyecek kelamı olan sarayın atama İçişleri Bakanı sessiz kalmak yerine hangi fotoromanları çevirdiğini açıklasın.
• Bilhassa bu seçim öncesi sahnelenen oyunun değerli bir modülü da İstanbul Büyükşehir Belediyemize yönelik haksız, hukuksuz siyasi operasyonlar… İstanbul Büyükşehir Belediye Liderimize karşı yargıyı sopa olarak kullanarak İstanbullunun, milletin iradesinin ardını dolanmaya çalışıyorlar. Genel Liderimizin kelamlarını kimse unutmasın… Bu türlü bir şey yaparsanız, İstanbullunun iradesine çökemeye kalkarsanız ‘Cehennemin kapılarını açarsınız.’ ‘Ekrem Liderimizi kimseye kaptırmayız.’ Lakin dehşetin ecele yararı yok. Milletimiz neyin ne olduğunu gördü. Kendinden kopanların notunu verdi. Artık onları konuta göndermek için gün sayıyor. İstikrar ve kontrolün olmadığı, denetimsiz gücün yozlaştırdığı her kararın tek bir kişinin iki dudağına bırakıldığı bu rejimin inşa sürecinde millet olarak kıymetli dersler aldık. Gördük ki gömleğin birinci düğmesi yanlış iliklenmeyecek. Birinci düğme yanlış iliklendiyse öbür düğmeler de gerçek iliklenmiyor. Gömleğin birinci düğmesi hukukun üstünlüğüdür, adalettir. Zira ‘Adalet mülkün temelidir.’ 2018’den bu yana yaşadıklarımız ortada…

“30 OCAĞI BEKLESİNLER ÜLKEMİZİ KARANLIKTAN AYDINLIĞA NASIL ÇIKARACAĞIMIZI GÖRSÜNLER. BİZ HAZIRIZ. MİLLETİMİZ HAZIR”

• ‘Güçsüz adaletin aciz, adaletsiz gücün ise zalim’ olduğunu yaşadık, gördük. Dün ‘doğru’ dediğine bugün ‘yanlış’ diyen her gün kural değiştiren hiç kimseye hesap vermeyen, hiçbir kurala tabi olmayan, ülkeyi keyiflerine nazaran yöneten, Resmi Gazete’ye bir kararı bile hakikat dürüst yazdıramayan, gerçek dürüst bir rektör bile atayamayan, hilkat garibesi bir sistem ortaya çıktı. İşte bu hilkat garibesini tarihin çöp sepetine göndermek için gömleğin birinci düğmesini gerçek iliklemek için biz, hiçbir işi talihe bırakmıyoruz. ‘Kervan yolda düzülür’ demiyoruz. 200 yıllık çağdaşlaşma 150 yıllık Meclis, 100 yıllık Cumhuriyet, 77 yıllık çok partili demokrasi tarihimizde bütün ana akımları temsil eden altı siyasi parti, bir otokrat idaresi sandıkla alaşağı etmek için bir ortaya gelmiştir. Saray hükümetinin tüm baskılarına karşın, kılı kırk yararak çalışmakta, Türkiye’mizi ‘Önce feraha, sonra refaha’ kavuşturacak stratejileri, büyük bir titizlikle hazırlamakta disiplin içinde odunsuz uygulamaktadır. İdarede istikrar ve kontrolü kuran, devletin adalet direğini ayağa kaldıran, Gazi Meclisimize prestijini iade eden Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme geçişin, yol haritası tamamlanmıştır.
• Anadolu feraseti, ‘Bin bilsen de, bir bilene danış’ der. Bu çerçevede parlamenter sisteme geçiş sürecinde Türkiye’nin tüm değerli problemlerinin istişareyle çözülmesi öngörülmektedir. Tekrar Hükümet Programı niteliğinde Ortak Siyasetler Mutabakat Metninde somut maksatlar, siyaset ve projeler hazırdır. Altı Parti önderi, 30 Ocak tarihinde tüm bu ayrıntılı çalışmaları kamuoyuyla paylaşacaklardır. Anlaşılan her türlü zorlamaya, meydan okumaya karşın altılı masanın bu disiplinli çalışmalarının yürüyor olması, hükümetin başını rahatsız ediyor. ‘Bizimkisi onlardan daha âlâ, bizim protokolümüz de hazır’ telaffuzunu tedavüle soktu. Ne diyelim; ‘Taklitler asıllarını yaşatır.’ 30 Ocağı beklesinler ülkemizi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkaracağımızı görsünler. Biz hazırız. Milletimiz hazır.

Öztrak, açıklamalarının akabinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’nun ÂLÂ Parti İstanbul Vilayet Kongresi’nde konuşma yapması ile ilgili soru üzerine Öztrak, “Sayın Ekrem İmamoğlu, CHP’lidir. Ancak kendisi ÂLÂ Parti’nin de içinde olduğu Millet İttifakı’nın da desteklediği bir belediye liderimizdir. Bizim tüm belediye liderlerimiz ittifak ortağımız GÜZEL Parti’nin vilayet ve ilçe kongrelerine davet edildiklerinde katılırlar. Şayet AK Parti davet ederse, belediye liderlerimiz o kongrelere de katılır” dedi.

Seçim tarihine ait tartışmalarla ilgili soru üzerine Öztrak, “Anlaşılan; hiçbir şey olmasa da tekrar bir şeyler oluyor. Bu nasıl bir parti? Her baştan bir ses çıkıyor. Görünen o ki bunlar ne ülkeyi ne de partilerini yönetebiliyorlar. Savrulup duruyorlar. En başta da AK Parti Genel Lideri savuruluyor. Evvel çıkıyor: ‘Mevsim nedeniyle seçimleri öne alabiliriz’ diyor. Bir gün sonra çıkıyor: ‘Seçimler 5 ay sonra’ diyor. Sonraki gün çıkıyor, ‘4-5 ay sonra’ diyor. Erdoğan da farkına varmış. Bundan sonra her mevsim onlara kış, milletimize ve bize bahar” diye konuştu.