Asgari ücret 15 bin lira olsa, 10 bin lirasını devlet öderse ne olur

Bu ülkede buğday yetişmiyor da bu yüzden mi buğday ithal ediyoruz?

– Her şeyi peşkeş çektiler fakat bunlardan ulusalı yok!

– Bu ülkenin erdemli subayları aksi kelepçeyle gözaltına alınırken dağdan inen teröristi davul zurnayla karşılayan bu hükümet

– Türk milletinin muhteşem kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’tür

– İnternetteki Çanakkale oyununda Türk çocukları İngiliz askeri olmaya zorlanıyor

– BTP Önderi İzmir’de ‘Mevzu Ekonomi’ programında iktidarın eski defterlerini açtı, dikkat cazip tenkitler yöneltti.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Lideri Hüseyin Baş İzmir’de düzenlenen ‘Mevzu İktisat: Tahlil Ulusal İktisat Modeli’ programına katıldı.

Konuşmasına minimum fiyat gündemiyle başlayan Hüseyin Baş, “Bu ülkede minimum fiyatı birinci kez tartışmaya açan ebedi genel liderimiz babam Prof. Dr. Haydar Baş’tı. 2015 yılında Bağımsız Türkiye Partisi’nin seçim beyannamesinde minimum fiyat 5 bin lira olacak denmişti. Biz, ’5 bin lira minimum fiyat vereceğiz’ dedik. O devirde o denli bir baskı ve itiraz geldi ki, güya hata işliyoruz, güya bir hatanın altına imza attık, güya insanların haklarına, hukuklarına tecavüz ettik, güya sizlerin paralarını alıp ayakkabı kutularına yerleştirdik, güya kendimize koca koca saraylar yapıp sizi nefes alamayacağınız meskenlere hapsettik” dedi.

“Asgari fiyat 15 bin lira olsun, 10 bin lirasını devlet ödesin”

Asgari fiyatın 15 bin liraya çıkartılmasını ve bunun da 10 bin lirasının devlet tarafından ödenmesini öneren Hüseyin Baş şöyle devam etti; “Siz şayet minimum fiyatın artışındaki farkı patron yüklerseniz, patron ürettiği esere artırım yapar ve hasebiyle fiyatlar artar ve enflasyon oluşmuş olur. Pekala bunu devlet verirse ne olur? Üretici için hiçbir şey değişmez, aksine üretici sattığı malı daha geniş bir pazara satar ve münasebetiyle enflasyondan çok piyasa canlılığı olur. Bu hükümet minimum fiyatı bizim söylediğimiz teknikle artırsaydı yüzde 1 enflasyon üretmeyecekti bu piyasa.

“Kendi çiftçisini yokluğa mahkum etmiş bir hükümet var”

Mustafa Kemal Atatürk’ün daha Cumhuriyeti ilan etmeden İzmir’de iktisat kongresi düzenlediğini tabir eden Hüseyin Baş, “Size İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlardan yalnızca bir kaç tanesi aktaracağım ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin uğraşının ne olduğunu anlamanız için bunları söyleyeceğim. Kararda, ‘Hammaddesi yurt içinde yetiştirilebilen yahut yetişen eserlerin sanayi kısımlarını kuracağız’ diyor. Bu şu demek, pamuğun var dokumacılık fabrikası kur, buğdayın var besin fabrikaları kur, pancarın var şeker fabrikaları kur, ağacın var kâğıt fabrikaları kur. Petrolün, doğalgazın, kömürün var güç santralleri kur! İşte BTP’nin yapmak istediği, hedeflediği şey budur. Biz bu ülkede buğday yetişmiyor da bu yüzden mi buğday ithal ediyoruz! Resmen 20 yıldan bu yana kendi çiftçisini yokluğa mahkum etmiş bir hükümet var.”

“Bunların hiçbir yerinde ulusal bir duruş yoktur”

BTP’nin öbür tüm siyasi oluşumlardan farkının bu ülkenin zenginliklerinin farkında olması olduğunu belirten Hüseyin Baş, “Biz hiç kimseye sırtımızı dayayıp iktidara yürümeye çalışmıyoruz. Bir şey beklediğimiz tek küme insan var o da Türk milleti” dedi ve şöyle devam etti; “Sizin bildiğiniz devlet adamları iktidarlarını size değil sermaye sahiplerine borçlu. Onların sermayeleriyle iktidara geliyorlar. Adam onun sistemini bozabilir mi! Mümkün değil. Bu formda iktidar oluyorlar ondan sonra bunlardan daha ulusalı, bunlardan daha ulusalcısı, bunlardan daha Türk milliyetçisi, Türk devletinin ve milletinin çıkarını düşünen olmuyor! Ancak SEKA’yı kapatan bunlar, Türk Telekom’u özelleştiren bunlar, Petkim’i özelleştiren bunlar, şeker fabrikalarını özelleştiren bunlar, Sümer Holding’i, ETİ Holding’i özelleştiren bunlar, Hidroelektrik santrallerini, elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirenler bunlar. Sen nasıl bir millisin, ulusal çıkarları düşünen bir iktidarsın ki bütün bunları özelleştirdikten, diğerlerine peşkeş çektikten sonra bir beka çabası verdiğini tez ediyorsun. Bunun hiçbir yerinde ulusal bir duruş yoktur. Bunun Türk milletinin çıkarlarını düşünmekle zerre kadar alakası yoktur.”

“Milyonlarca Müslümanın kanını ellerine aldılar”

Milli hislerin yanı sıra dini bedellerin de istismar edildiğini tabir eden BTP başkanı, iktidarın attığı adımlardan örnekler verdi.

Hüseyin Baş, “Mesela Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’daki milyonlarca Müslümanın kanını ellerine aldılar. ‘Kahraman ABD askerlerinin sağ salim konutlarına dönmeleri için dua ediyorum’ diyenler bu iktidar sahipleri. ‘Irak’a birinci bomba düştüğünde milyar dolarlar hesabımıza aktarılacak’ diyenler bu iktidarın kesimleriydi, bugün de muhalefet yapıyorlar. Bunlar Müslüman! Diğer ne yaptılar? Zinayı cürüm olmaktan çıkardılar lakin çok Müslümanlar! Faiz haram diye diye herkesi faiz batağına sapladılar. Bütün bunların sonunda Yahudi’den yürek madalyası aldılar ancak bu milletin ahı da iki cihanda bunların yakasındadır” dedi.

“Şerefli subaylara aykırı kelepçe, teröristlere davul zurnalı karşılama”

Konuşmasında iktidarın geçmiş yıllardaki adımlarından örneklerine devam eden Hüseyin Baş şu sözleri de kullandı; “Kıbrıs’ı tartışmaya açıp referanduma götüren bunlar. KKTC’nin kurucusu Denktaş’ı vatan haini ilan edenler bu hükümet ve aparatları. Bunları yaşamadık mı? Bu beşerler bu ülkenin ulusal çıkarlarını düşünüyor o denli mi! Yok ya! Hangi ulusal çıkarlar, hangi milletin ulusal çıkarları düşünüldü bu ülkede? Bunların Türk milleti ile zerre kadar alakası yok. Bakın 20 yıldan beri bugünlerimizi satıyorlar, bugün de, ‘Bize bir yetki daha verin, 20 yılınızı daha satalım’ diyorlar. Geleceğimizi satıyorlar. Bu ülkenin gururlu subayları karşıt kelepçeyle gözaltına alınırken dağdan inen teröristi davul zurnayla karşılayan bu hükümet. Kısacası bu hükümetin yaptığı tek icraat bizi daha da yerin tabanına sokmaktan öbür hiçbir şey olmadı. 20 yıldır birebir bahtı yaşıyoruz ne yazık ki. İşte artık bir uyanış göstermenin vaktidir.”

“Türk milletinin muhteşem kahramanı Atatürk’tür”

Türkiye’nin maruz kaldığı kültür emperyalizmi üzerinde de duran Hüseyin Baş şunları söyledi; “Adamlar kendi ürettiği hayali üstün kahramanlarla dünyaya tarih pazarladılar, biz gerçek üstün kahramanlarımızla barışıp da bir ülke olmayı beceremedik. Siz harika kahraman arıyorsunuz. Muhteşem kahraman uçan, kaçan değildir. Muhteşem kahraman kimdir biliyor musunuz, devletin dini adalettir diyen Hz. Ali üzere birebir mantalite ile Cumhuriyeti ilan edip devleti laik yapan adamdır muhteşem kahraman. Artık ben bunu söylediğimde beni öteki yerlere koyuyorlar. Yahu kardeşim, ben Haccıma da gittim, umreme de… namazımda niyazımdayım lakin ben size, ‘Bu ülkenin tek çıkar yolu laikliktir’ diyorum. Harika kahraman, kız çocuklarının canlı diri toprağa gömüldüğü bir ortamda çıkan Hz. Peygamberin, ‘Siz ne yapıyorsunuz, bunlar sizin evlatlarınız, bunlarla jenerasyon oluşturacaksınız’ dediği üzere bayanlara Avrupa’da birinci sefer seçme ve seçilme hakkı veren adamdır. Atatürk, Türk bayanlarına seçme ve seçilme hakkını veren insandır. Muhteşem kahraman arıyorsanız budur. Üstün kahraman nedir biliyor musunuz? Her yeri parsellenmiş ülkenin, her yeri zapt edilmiş ülkenin dört bir yanındaki düşmanı ülkesinden kovarak ulusal çıkarlara dönük, kendi gücünü, sinerjisini oluşturabilen bir Cumhuriyeti inşa etmektir üstün kahramanlık. Fakat bugün ne yazık ki adamların hayali harika kahramanları en çok tanınan gördüğümüz, en çok sevdiğimiz kahramanlar. Size kolay bir örnek vereyim; Sizin çocuklarınız bilgisayar başında oyun oynarlar. Mesela Battlefield diye bir oyun var. Oyunda Çanakkale Cephesi canlandırılmıştır. Çanakkale cephesinde sizin oyuna dahil olup savaşabilmeniz için İngiliz askeri olmanız mecburidir. İngiliz askeri olursunuz ve Türk askerini yenerek Çanakkale’yi geçmeye çalışırsınız, geçtiğinizde size ‘Başarılı oldunuz’ muharrir. Bakın dünya bu türlü şekilleniyor. Çocuklar yetiştiriyoruz, hepimiz eğitimden bahsediyoruz nasıl bir kuşak yetiştiriyoruz. Bu jenerasyonları kim yetiştiriyor”

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı